Mersin İl Milli Eğitim Şube Müdürü Ertuğrul Yıldız’ın Vatan hainliğinden idam edilen İskilipli Atıf Hoca’nın üzerinden 10 Kasım paylaşımlarında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü övenleri hedef alan paylaşımının yankıları sürerken, İskilipli gerçekte kimdir tartışmaları da başladı. İşte vatan hainliği suçlamasıyla idam edilen İskilipli Atıf Hoca’nın gerçek yüzü:
MEHMET YİĞİTTÜRK’ÜN İSKİLİPLİ HAKKINDAKİ ARAŞTIRMASINDAN DİKKAT ÇEKEN O BÖLÜM!
Dersim tartışmaları başladıktan sonra, başta Başbakan
yardımcısı Bülent Arınç olmak üzere, bazı hükümet üyeleri tarafından: “Bir
de İstiklal Mahkemeleri arşivi açılsa, oralarda daha ne Dersimler var.”
Yollu beyanlarla cumhuriyet devrimi hedefe konuldu.
Özellikle de İskilipli Atıf Hoca konusu ve şapka devrimi
üzerinden, önü ardı bilinmeden, kamuoyunun vicdanını etkileyebilmek için
ölçüsüz laflar edildi. Öle bir mizansen çizildi ki, “cumhuriyet hiç
acımadan “masun” İskilipli Hoca Atıf Efendiyi katletti” imajı
yaratıldı…
Sahi kim bu Atıf efendi? Konu tarihse belge konuşur, geri
kalan tevatürdür… Belgeli konuşalım. Ama şu notu da düşelim, o günkü olayları
bugünün koşulları içinde değerlendirirsek yanılırız.
İskilipli Atıf Hoca, sadece cumhuriyete değil, 1908
devrimine de karşıdır. Mahmut Şevket Paşanın katli nedeniyle suçlanarak Sinop’a
sürülmüştür. Sonra, Kuvvayı Milliye karşıtıdır. Teali İslam Cemiyeti’nin
kurucusu ve yöneticisidir.
Teali İslam Cemiyeti Milli Mücadele’ye ve Mustafa Kemal’e
kesin olarak karşıdır. İslamcılığı, Batı ile sentezleyen bakış açılarına göre,
İngilizler ve Yunanlılar iyidir. Çünkü onların galibiyetlerinin arkasında
Kuvvayı Milliye gibi “cahilce bir cesaret” değil uygarlık zekâsı
vardır. En önemli ihtiyaçları ise İslamiyetle o “dehayı”
birleştirmektir, hatta bu bir ödevdir.”
MUSTAFA KEMAL’E EŞKİYA DEDİ
Bugün onun mağduriyet makamına oturtulmaya çalışılmasının
nedenini daha iyi anlatabilmek için İskilipli Atıf Efendinin Teali İslam Cemiyeti
Başkanı (Reisi Evvel) olarak yayınladığı bildiriden birkaç satır aktaralım:
“Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye maskaraları Yunan
askerlerinin önünden kaçıyor. Zavallı saf ve gafil halktan topladıkları
askerlere ‘siz burada onlarla savaşın, biz de arkalarını çevirelim’ diyerek
sıvışıyorlar. Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on
eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakarlığı yapmıyor.
İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca
oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar.
Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır.
Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din
kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal,
Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine
daha ne kadar göz yumacaksınız?
Elinize aldığınız bu fetva Allah’ın emridir, Padişah
fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve
görevlisiniz. Bunların vücudlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için
farz olmuştur.”
ATATÜRK İZİN VERDİ
İskilipli Atıf Hocanın bu beyannamesinden çokça örnekler
verilebilir ama sabrınızı zorlamamak için bu Kısa özetle yetiniyorum. Bu
cemiyetin Konya şubesi bu tavrına rağmen 1920 TBMM seçimlerine katılmak
istediğinde Atatürk bunda bir sakınca görmüyordu. Ama onlar bu tavırlarını
sürdürmeye devam ettiler. Sadece yüzde 2 buçuk oranında okuma yazma bilen bir
halk içinde bu hocaların sözleri büyük kitleleri kışkırtabilecek güce sahipti.
Cumhuriyeti kuran kadronun sorumluluğu sadece savaşı
kazanmakla bitmiyordu, Osmanlı’dan kalan borçlar ödenecek, yıkılmış memleket
kalkındırılacak, en önemlisi de halk aydınlatılacaktı.
Bu koşullarda, örneğin “yeni harfleri kullananlar
cehennemde yanacak” veya “şapka giymek küfürdür, dinsizliktir”
diyen bir yobazın halka verdiği zarar Yunan topçusundan daha fazladır.
ASKER KAÇAKLARI YARGILANDI
Nitekim İstiklal Mahkemelerinin kuruluş amacı, asker
kaçaklarını ve Türk Ordusu’na karşı Yunanlılarla birlikte hareket edenleri
yargılamaktı. O mahkemelerde yargılananların yüzde 99’u asker kaçaklarıdır.
Çünkü İskilipli gibilerin yayınladıkları bu tip fetvalar yüzünden askerden
kaçanların sayısı sürekli artıyordu.
(Adnan Menderes bile Milli Mücadeleye çok geç
katılmıştır, çünkü aksi halde İstiklal Mahkemelerinde yargılanacaktı. Adnan
Menderes’in mirasına sahip çıkan AKP’nin, bugün çıkardığı Bedelli Askerlik
yasasından asker kaçaklarını da faydalandırması manidardır. )
“İstiklal Mahkemelerinde İskilipli gibi yüzlerce
binlerce adam yargılandı” yalanını uyduranların Atıf Efendi gibi birkaç
örnek daha verebilmesi mümkün değildir. İskilipli’nin yargılanma nedenini
sadece yazdıklarıyla sınırlamak tarihi çarpıtmaktır.
İskilipli Atıf devrim karşıtlığından yargılanmıştır.
Üstelik şapka yerine savundukları fes de ne İslamla ne de Osmanlılıkla
alakalıdır, Yunan kültürüne aittir. Onu da 2. Mahmut getirmiştir ve ne gariptir
ki, o da “bu başlık şeriata aykırıdır” direnişiyle karşılaşmıştır.
Yani yeniye karşı direnişin sığınağı daima din olmuştur.
Bugünün koşullarında ve cahilce bir yaklaşımla,
“Efendim, İskilipli’nin yazdığı ‘Frenk muhalifliği ve Şapka’ başlıklı mini
kitap nihayet bir kitaptır, insan kitap yüzünden yargılanır mı” diyenler
vardır. Onlara, bırakın yünde 2 buçuk okuma oranını, bugün bu oran yüzde yüz’e
yaklaşmışken bile yazdığı kitaplar yüzünden hapsedilen yazarlar ve
“kitabın bomba kadar tehlikeli olabileceğini” düşünen bir
Başbakanımız olduğunu hatırlatalım!
Bir garip paradokstur ki, İskilipli’yi yere göğe
sığdıramayanlar aynı hükümetin veya partinin yandaşlarıdır.