Ama öyle sıradan bir Belediye Başkanı değil… Büyükşehir
Belediye Başkanı…
Özellikle 2014 Büyükşehir Yasası’nın tanımladığı bir
Büyükşehir Belediye Başkanı… Süper bütçe, genişlemiş bir hizmet ağı, bağlı
birimlerin geniş yetki alanı, ülke protokolündeki konumu vs.
Yaptığınız her hareket izlenir. Söylediğiniz her söz
dinlenir. Ciddiye alınır… Doğru kabul edilir…
Bu kadar büyük yetkileri hazmetmek de kolay değildir.
Öyle her toplantıda “Ben Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Ben bu şehrin
Büyükşehir Belediye Başkanıyım” diye tekrarlayarak ne halka ne de başta kendinize
ezberletmeye gerek de yoktur. Zaten herkes farkındadır da, sizin bunu
kabullenmeniz sözle değil, eylemle olur.
İşte böyle bir Büyükşehir Belediye Başkanı düşünün –ki- bu
Başkan göreve geldiği günden bu yana işçi çıkarmalarla ilgili çok önemli bir
söz söylemektedir.
Çıkardığı her işçinin arkasından gelen tepkilerin ardından, ki bu iddiasını ulusal ekranlarda bile defaten yinelemiştir, işten çıkarılan işçileri PROVOKATÖRLÜKLE suçlamıştır.
Mesela son olarak Kadın Aile ve Çocuk Daire
Başkanlığı’nın düzenlediği ve il genelindeki kadın muhtarların davetli olduğu
etkinlikte bir kez daha yinelemiştir.
Aynen şöyle hem de: “Çok açık konuşuyorum, ciddi bir kadrolaşma olmuş. Aşağı çekiyorlar bizi, provoke ediyorlar. Bunlarla mücadele ettik!”
Söyleyen hem de defalarca söyleyen kişi Mersin Büyükşehir
Belediye Başkanı olunca insan daha da meraklanıyor. Nasıl bir provokasyon?
Bu çok önemli bir iddiadır, ithamdır. Hatta suçlamadır.
Doğruluğu kanıtlanmakla mükelleftir.
“Şu kadar işçi, şu şu şu eylemlerinden dolayı
çıkartılmıştır. Bu eylemler de Belediye çalışmalarını provoke etmek demektir”
denmelidir.
Hani 6 aylık değerlendirme yapıldı ya…
Hani daha da bu toplantıların arkası gelecek ya…
Diyorsunuz ya…
İsim isim… Madde madde… Günü gününe… Saati saatine…
Bilmek biz Mersinlilerin de hakkı değil mi?
Bilelim ki yaşadığı yere ihanet edeni, yemek yediği kabı pisleteni hep beraber ayıplayalım… Bu ahlaksızlığı yapanları hep beraber “tu kaka” edelim.
Ama o zaman sizin de bu işçileri çıkarırken gerekçeniz bu
olsun… Ucuz ve sahte performans değerlendirmesiyle değil.
Bu zaten başlı başlına suçtur ve affı yoktur. Niye
sığınırsınız ucuz ve desteksiz performans değerlendirmesine…
Hafiyesiniz ya… Her tarafa kamera bile yerleştirmeyi
düşündünüz ya…
****
Bakın Sayın Seçer…
Bu iş ucuz sosyal medya esprileriyle bezentili reklam
filmleri çekmeye benzemez…
Siz değil miydiniz partinizin Anamur örgütü ziyaretinde “Bana HDP’liler oy verdi, buna alışın” diyen… Neye alışacağız orası da muamma… Ülkücü, milliyetçi, muhafazakar kısacası sağ tabana mensup işçilerin def edilmesine mi?
“Kadrolaşmışlar”dan kastınız bu muydu yoksa? Sizin
kadrolarınıza yer açmak için bahaneniz bu muydu yoksa!!!
Ve yine siz değil miydiniz memleketin kızıllarıyla buluştuğunuzda “Görün bakın, devrim Mersin’den başlayacak” diyen…
****
Devrim yapmadan önce hangi işçinin sizi nerede ve nasıl provoke ettiğini kanıtlayın… Ardından her gittiğiniz yerde işten çıkarılan tüm işçiler için provokatör tanımlaması yapın. Kimseyi bu ağır, bu rezil töhmetin altında bırakmayın… Ömür boyu çekeceği bir vesikayı haksız yere yapıştırmayın!
Ya da açık açık, bizim Yörüklerin deyişiyle “herif gibi”
çıkın, “Arkadaş bizimkilere yer açıyoruz, anlayın gayrı” deyin…
Yazık siz de kendinizi helak etmeyin…
Sonra gidin devrim mi neci yapmaya yeltenin…
Devriminiz de son logo çalışmanızdaki gibi “Bahçelerde maydanoz, gel bana bazı bazı” gibi abuk sabuk olmasın.
Yenmiş hakların üstüne değil devrim, kaldırım taşı bile
inşa edilmez… Hatırlatayım istedim…