Hoşgeldiniz  

ARİF OLAN ANLAR…

admin | 04 Temmuz 2017 | Dünya, Gündem, Son Dakika, Tüm Manşetler, Yerel Haberler A- A+

Yaşadığımız şehir Mersin için özveriyle çalışan isimlerden olan Harun Arslan, son günlerde bir kısım medyanın haksız saldırılarına maruz kalmıştı. Arslan, yalan bilgiler içeren yayınlara karşı suskunluğunu hep korudu. Ama en sonunda neden saldırıya maruz kaldığını kağıda döktü. İşte Harun Arslan’dan ders niteliğinde bir yazı…

“MERSİN’İ GELİŞTİRMEYENLER”İN SON KALEYİ KAYBETME PANİĞİ!

 

Bisikletle sahil yolundayım.

Denizi seyrederek, hem güneşin sıcaklığını hem de karşıdan gelen ılık rüzgarı hissederek…

Bir taraftan da bu yaz tatil planımı gerçekleştirip gerçekleştirmemeyi düşünüyorum.

 

Sahil boyu müşteri bekleyen satıcıların yanından geçiyorum.

Mısır satıcısı gözüme çarpıyor.

Seyyar arabasındaki tüm mısırları satsa bile ne kadar az kazanacak?

diye düşünüyorum.

Elinde dizilmiş pamuk şekerlerle bekleyen, çocuklu ailelere ümitle “acaba alırlar mı?” diye bakan genç delikanlıya bakıyorum.

Elindeki tahtaya bağlı 20 tane pamuk şeker sayıyorum. Hepsini satsa kaç lira edecek?

Çerez satanlar, su satanlar, bisikletle çay !kahve !..diye bağırarak dolaşanlar.

 

İçimde bir acı çörekleniyor; yalnızca birkaç kişinin rantı, mutluluğu, serveti için olmadık rezilliğe kanat çırpanlar yanında, üç beş lira ekmek parası kazanmak için mücadele eden insanları üzülerek izliyorum…

Bu zengin coğrafyada işsiz, aç, sefalet içinde yaşam mücadelesi veren şehrimin insanları…

Tabii Mersin’in gelişememe şifrelerini.

Bunun nedenlerini anlamak ve tartışmayı bu gerçekçi zeminde yapmak zorundayız; dürüstçe, çekincesiz ve basit bir dille!

 

Aslında her şey bu şifreleri çözünce başlamıştı; ama bir yıldır bunları daha çok dillendirince ve arı kovanına çomak sokunca 10 yıldır yazdığım kent yazıları masumiyetini birden kaybetmişti.

 

Evet; 10 yıllık bir mücadelenin sonunda Mersin’in şifreleri çözülmeye başlamıştı. Artık herkes, kurumsal yapılar ardına gizlenerek bu kentin iliğini sömüren bu kişileri tahmin ediyordu.

Kentin köşe noktalarında bir avuç kişi birinci dairede, bunların altında birkaç düzine kişi ikinci dairede ve bunların içine girmeye çalışan üçüncü dairedekiler.

Eh; elbette bu menfaat şebekesinin beslediği taşranın diğer ucuz adamları…

 

10 yıldır aynı görevde olup da kente hiçbir katkı sağlayamayanlar, yalnızca kendi servetlerini arttıranlar, yatırımlarını Mersin dışında yapanlar, yalnızca kendilerini destekleyenlere menfaat sağlayanların maskeleri düşüyordu.

Şimdi sığındıkları son kaleyi de kaybetme korkusu ile inanılmaz bir şekilde saldırıya geçtiler.

 

Her türlü iftira, tehdit, şantaj yöntemlerini kullanıyorlar. Bu mutlu yaşamı kendilerine sağlayan rant kapılarını kaybetme korkusuyla aileleri, çocukları ve kimi ucuz kalemleriyle de bu iftira ve karalama kampanyasına en adi şekilde ve en kirli dille katılıyorlar.

Bu duruma artık inandırıcılığını tamamen kaybetmiş, yalnızca şantaj ve tehdit yöntemi ile varlığını sürdürmeye çalışan basın da bu kenti geliştirmeyen, maskeleri düşmüş kişilerin son çırpınışlarında onlara koltuk değnekliği yapıyor.

Yazıktır, günahtır bu ülkenin, bu kentin insanlarına.

 

Daha bir yıl bile olmadı değil mi bu ülkenin canına okumak üzere ayaklanan rezillerin darbe teşebbüsü!

Aklımızı başımıza devşirelim ve adam gibi bu kentin bir parmak daha gelişmesi için ne yapabileceğimizi düşünelim.

Mersin’i hâlâ otuz –kırk yıl önceki taşra zanneden, çağından, dünyadan habersiz, iki sayfa yazıyı hatasız bir Türkçe ile yazamayan küçük adamları besleyerek neyi kurtarmaya çalışıyorsunuz?

Bu güzel ülke, bu ülkenin ve kentin güzel insanları kendi geleceklerini size rağmen kuracaktır.

Aklınızı, vicdanınızı, kaleminizi ve dilinizi iyi şeylere kullanmak çok mu zor? Dedikodu, şantaj, laf sokuşturma gazeteciliği sadece sizleri kirletir. Sizi bu kirli ve aptal oyuna sokanlar sahneden çekiliyorlar; siz de kendi işinize, mesleğinize, kaleminize saygınızı yitirmeden işinizi yapın.

Bakın Mersin’de yerel basını kamuoyu nezdinde ne hale getirdiniz…

Okunmuyorsunuz, satmıyorsunuz ve günü kurtarmaya bakıyorsunuz.

Yirmi yıl önceki ağabeyleriniz sizi konuşurken yüzlerini ekşitiyorlar. Yazıktır ve günahtır! Gazeteciliği hâlâ dürüstçe, severek yapmaya çalışan arkadaşlarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz?

Bizim asıl meselemiz kendini üç beş kişinin arkasına gizleyen arsız taşra menfaat çevreleridir… ve bunların etrafındaki bir avuç ucuz adam.

Mersin’i geliştirmeyen, önünü tıkayan aslında hepimizin hayatını, geleceğini çalan bu insanlar ve onların küçük menfaatçi işbirlikçileri mutlaka bu şehrin önünden çekilecek ve bu kentin vicdanında, ve tarihinde mahkum olacaklardır.

Gerisi zaman kaybıdır.

Bende tüm bunları düşünerek tatile çıkmayı ahlaken ve vicdanen doğru bulmuyorum. Mersin’deyim çabalarımı sürdürüyorum.

Paylaşın:
Etiketler:
Yorumunuz
Konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

EN SON HABERLER

KÖŞE YAZARLARI
© 2017 Sansasyonel Haber Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Reklamı Gizle
Reklamı Gizle